30 Mayıs 2013 Perşembe

EL Cebbar – El Mütekebbir


Fıtratımızın dışına çıktığımız için her şey ayağımıza bağ oluyor. Yani ayak bağı dediğimiz şey herkesin kendi zaaflarıdır. Zaafları onu alır, sürükler. Zaaflarını bilip, onu kuvvetli olmaya çeviren insan insandır.

Allah Cebbar’dır. Hiçbir şeye muhtaç olmadan cebreder, zorla düzeltir. Hakkını vermek için icbar eder yani zorla iş yaptırır. İnsandaki bu sıfat ise zorbalık ve kaba davranıştır. Tabiat yani, tabii oluş, Allah’ın dediğidir. Onun için yanlış yoktur, doğru da yoktur! Faili mutlak olan Allah vardır. Bu hakikati kabul edenin zora ihtiyacı olmaz!
Allah’ın Cebbar oluşu, kulu iradesini kullanmaya zorlar, çünkü Allah sana irade verdi!

“Düşünüyorum o halde varım”  Düşünmen, harekete geçmezse neye yarar? Batı, akıla ölçü der, İslam bağ der, yular der. (akıl bir yerde kısıtlamadır, engellere takılır, irade ise o engeli aşmayı sağlar) Bu yüzden, yasak ve engel bir şey ifade etmez, manasızdır. Bunlar, aklın ötesindeki iradeyi kuvvetlendirmek, onu harekete geçirmektir içindir!
Tekâmülün sırrı, Allah’ın Cebbar sırrından gelir. İlerlemek, yaratılmışlığın hakkını vermektir, insan buna mecburdur. İnsanın tekâmülü öğütle olur, zorlamakla olmaz, ikna ile olur!

Şeytan dedi ki;  “Sen beni saptırdın. Ben de onları saptıracağım!” Onun bu sözü,  cebriyeciliğe yani dalalete düşürmeye dayanır. (Şeytani düşünce kötülüğe, dalalete cebreder) Kim arınma isterse, arınır, kim arınmayı istemez, emek sarf etmezse kirli yaşar. (Bu karar insanın iradesine bırakılmış). Allah canlıya ruh üfledi, idrak ruhtandır. (İnsan iyi ile kötüyü ayırabilecek bir idrak ve iradeye sahiptir). Ama sonuçta, Allah’ın Cebbar ismi icabı, her şey onun mecbur kılması ile (olması gerektiği gibi Hak ile) değişir.

El Mütekebbir yani büyüklük esması Allah’a aittir. O (büyüklük) Allah için övgü, insan için zillettir. Hudur bilgiler Allah’ın verdiği bilgidir, husul bilgiler ise sonradan hâsıl olan bilgilerdir.

Manevi bedeninizin de kalbi var. Manevi kalbin hastalıkları var. Onun tedavisinde Allah’ın şifası gerek, bu da Vahiy’den gelir.

Vahyin kaynağı ile varlığın maksadı aynıdır. Her şey insan için, insan da Allah için. O halde, her şey Allah içindir.

Allah, zulümle nuru bir kıldı.

Geceyi aydınlatırsın ama o yine gecedir. Nur, ala nurdur.
Zulüm, nura zarar vermez. Gökten yağmur yerine bela yağsa, bazen o belaya aşığım ben.

Güzeli yaratan Allah, onu belirtmek için çirkini de yaratmıştır. Helâli, helâl yiyeni yarattığı gibi haram yiyeni de O yaratmıştır. Sıhhat ve saadeti yarattığı gibi hastalığı ve mutsuzluğu da O yaratmıştır. Bu yüzden de insana, tercih hakkı vermiştir, idrak vermiştir.
Allah, Siz hiç düşünmez misiniz? der. Neden diyor ki? Düşünmeyenler vardır ve var olacaktır.

Veciz sözler

Biz zamana sahip olmak yerine, zamana esir olduk. Hâlbuki zaman ( insan için o kadar) mühimdir ki, Allah zamana yemin eder.

Okunan kitaplar formeldir. Esas olan, idraki yaşamaktır.
Zorluktan kaçan, zorluğun kucağına düşer.

Sen yücesin ama sen kalktın her şeyi Allah’a ortak koştun.

Bilgi de, hikmet de helal lokmadan doğar, ilahi aşk da helal lokmadan doğar. Helal lokma nedir, bilir misin? Helal lokma yemeyenin, hikmetle alakası olamaz.

Sana lazım olan her şey, senin için yaratıldı. İhtiyacın olan her türlü rızkı, bu dünyada bulabilirsin. Sen zaten, böyle bir fıtratla yaratıldın. Gayretli ol!

O, kabul gördüğü ortamı istiyor. Bunu bulamayınca ben, ben diyip ısrar ediyor. Olduğu gibi kalıyor. Asla ilerlemiyor.

Allah var, Makyavel’ de var diyorsun. Hayır, yalnız Allah var!

Kendisini dev aynasında gören, kendi kusurlarını göremez. Yanlış ve hatayı da kendine yakıştırmaz. Kendini üstün görüyor ya!

Arzular, istekler, lüzumludur. Bunları tutku haline getirmek, iyi değildir. İnsanın görüş açısını daraltır. İlerlemesine mani olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder